DİĞER
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Aykut Köksal’ın Anlamın Sınırı’nın ikinci basımı üstüne Zühre Sözeri’nin yazdığı sunuş yazısını Tadımlık olarak sunuyoruz.
K24'te Ağustos ayının son vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
K24'te Temmuz ayının ilk vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
K24'te Haziran ayının son vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Köksal’ın modernizmle postmodernizm arasındaki gerilimi, söz konusu gerilimin ortaya koyduğu estetiği modernist olarak yorumlanabilecek bir tarihyazımı etiği çerçevesinde irdeleyen metinleri yazıldıkları dönem için oldukları kadar günümüz için de çağdaşlar."
Onyıllardır fizik, matematik, iktisat, tarih, siyaset, sosyoloji, psikoloji ve felsefe gibi pek çok alanda kitap yayımlamakta olan ve Boğaziçi’nin atanmış rektörü Naci İnci’nin kararıyla kapatılan Boğaziçi Üniversitesi Yayınları’nın bastığı bazı kitaplar…
"Umutsuzlukla 'Sözün bittiği yerdeyiz' diye bir başlık atılmıştır günün birinde, sözün hiçbir zaman bitmeyeceği, bitemeyeceği, bitmemesi gerektiği düşünülmeksizin – belki de düşünülerek, sadece bir çığlık olsun, birilerinin dikkati çekilsin diye... Sonra sonra sakız olur bu deyiş, içi boşalır, her korkunç haberin ardından bir de bakarız, aynı yere, 'sözün bittiği yer'e gelmişiz."
"Modernliği ele alırken popüler kültürü göz ardı etmek imkânsızdı, çünkü popüler kültür modern bir fenomen. Sonuç olarak sadece modernist ve avant-garde edebiyata dair bir inceleme olmaktan öte, modernliği, modern zamanları yorumlayan bir kitap bu."
"Dünya edebiyatı üzerine düşünürken 'edebi değer', 'edebi zevk' ve genel anlamda 'değer yargısının' değişken olduğunun ve objektif bir yönü olmadığının da farkında olmak gerekir. Bu yönüyle edebiyat eleştirisinin de kendi oluşturduğu bir ideolojisi olabiliyor. Örneğin Thomas Mann en azından Amerika’da, 1950 ve 1960’larda Kafka’dan daha seçkin bir yazar olarak değer görürken, şimdi hem popüler kültürde hem de akademide daha az görünen ve incelenen bir yazar."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık